02.06.2016

Ramazan Ayı Makalesi

GELİN GÖNÜLLER YAPALIM

BU RAMAZAN VE HER ZAMAN

 

Cenab-ı Hakka şükürler olsun ki, bizleri mübarek Ramazana, kulluk borcunu en iyi şekilde göstereceğimiz oruca ve şükrümüzü ifade eden teravih namazına bu yıl da kavuşturmuş bulunuyor. 5 Haziran Pazar günü kılacağımız teravih namazının ardından 6 Haziran Pazartesi günü tutacağımız ilk oruç ile bu mübarek aya girmiş olacağız. Onbir ayın sultanı mübarek Ramazan ayı, herkese iyilik ve güzellik, huzur ve mutluluk katmak üzere geliyor. Yüce Rabbe kulluk yapan insanların gerek yaratanına gerekse yaratılanlara karşı görev ve sorumluluklarını en iyi şekilde yerine getirmesi gereken ay olarak geliyor. Aynı zamanda yıl içerisinde kimi zaman unutulan vazife ve sorumlulukları bir kez daha hatırlatma ayı olarak geliyor.

Hiç şüphesiz nefsi eğitmenin ve terbiye etmenin yolu bu ayda açılır.  Sabır ve metaneti,  her türlü insani ve islami duyguları, azami derecede bize bu ay hissettirir.  Bütün insanlar eşitlik eğitimine bu ayda tabi tutulur. Yardımlaşma ve dayanışma bu ayda zirve noktasına ulaşır. Kulluk şuuru ve müslüman olmanın lezzeti daha derinden hissedilir. Yani insan, insani vasıflarla tam olarak bezenir, mükemmelleşir, olgunlaşır.

Hiç şüphesiz ramazan ayı, Kur’an-ı Kerim’in inmeye başladığı, oruç ibadetinin yerine getirildiği, içinde bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi’nin bulunduğu sabır ve rahmet ayı olduğu gibi aynı zamanda açların doyurulduğu, çıplakların giydirildiği, düşenlerin kaldırıldığı, yoksulların himaye edildiği, dul ve yetimlere kol kanat gerildiği, bireysel ve toplumsal bazda nice güzelliklerin yaşandığı, bir sosyal yardımlaşma ve dayanışma ayıdır.

Ramazan, şiddetli ve yakıcı sıcak demek olduğuna göre, bu ayda günahlar, salih amellerle yakılır. Oruç tutan insanların sıcaktan içleri yanarken bir taraftan da günahları yakılır. Çünkü oruçtan maksat, şuurlu bir şekilde, nefsin arzularını belirli bir süre Allah’ın emri olduğu için engellemektir. Mükâfatının sadece Allaha ait olduğu ve Allahın o mükâfatı takdir ettiği kadar vereceğini bildiğimiz Orucu, ihlas ve samimiyetle Allah rızası için tutmak o mükâfatı elde etmek için yeterli olacaktır.

             Diyanet İşleri Başkanlığımız 2016 Ramazan ayının ana temasını “GELİN GÖNÜLLER YAPALIM BU RAMAZAN VE HER ZAMAN” olarak belirlemiştir. İnsan, insan olma onurunu gönlünde taşır, maddi varlığıyla değil gönlüyle İnsan-ı Kamil olur. Çünkü gönül Hakk'ın tecellilerinin aynasıdır. Nazargah-ı ilahi'dir. Yeryüzüne Allah'ın hâlifesi olarak gönderilen insanın görevi, gönül yıkmak değil tam tersine gönül yapmaktır. Yunusumuzun ifadesiyle;

Ben gelmedim davi için

Benim işim sevi için

Dostun evi gönüllerdir

Gönüller yapmaya geldim

Kişinin öncelikle kendine karşı dürüst ve saygılı olması, insana ve mahlukata karşı aynı doğrultuda davranış sergilemesi, anne, baba, eş, çocuk, komşu, arkadaş, engelli, mülteci ve yetim başta olmak üzere toplumun bütün katmanlarına karşı insani ve örnek yaklaşım göstermesi önem arz etmektir. Yüce kitabımızın model insan olarak takdim ettiği Peygamberimiz (sav) affetmeyi seven, kimseyi incitmeyen, nezaket sahibi örnek bir şahsiyettir. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de onun bu özelliğinden övgüyle bahsedilir. “Andolsun ki Rasulullah, sizin için, Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah’ı çok zikredenler için güzel bir örnektir”. (Ahzab,33/21) Diğer taraftan Peygamberimiz (sav) mü’min şahsiyeti tanımlarken “Müslüman, kendisi ve başkaları ile iyi geçinen kimsedir. Başkaları ile iyi geçinmeyen kimsede hayır yoktur.” (Müsned II,400)  “Mü’min canları ve malları hususunda insanların kendisinden emin oldukları kişidir.” (Tirmizi, İman,12) buyurarak gönül kırmanın, insanı incitmenin ona maddi ve manevi zarar vermenin olgun bir mü’minin tavrı olmayacağını açıkça ortaya koymaktadır. Gerçek zenginliğin gönül zenginliği olduğu gerçeğini de unutmamak gerekir.

Gerçek şu ki, gönülleri fethetmenin en müessir yolu insanlara değer vermek, onlara sevgi ve saygı ile muamele etmektir. İnsanlık ne zaman ki gönül dilini kaybetti, kıskançlık bencillik ve adavet gibi insanı değersizleştiren olgulara mahkûm oldu. Ne zaman ki paylaşma, hoşgörü ve diğergamlık gibi değerler semamızdan çekildi gönüller kuraklaştı, vicdani duygular köreldi. Nice gönüllerin kırıldığı, onurların zedelendiği, insani değerlerin örselendiği günümüzde insanı insan kılan gönlün keşfi ve fethi için birey ve toplum olarak topyekün gayret etmemiz gerekmektedir. Kargaşa, tefrika, kin, ayrılık ve düşmanlığı ancak gönülden gönüle yol bularak, karanlıkları dağıtarak, barış, güven ve iyi niyetlerle gönül fetihlerini çoğaltarak ortadan kaldırabiliriz.

Kalpten kalbe, gönülden gönüle giden yol ve her gönlün insana “ gel” diyen yanı iyilik, sevgi, merhamet, şefkat gibi insani ve islami güzelliklerdir. Yeter ki insanların gönlüne giden bu yolu bulmak için gayretli ve gönüllü olalım. Zaten müslüman, hayatını iyiliğe, hayra, güzelliğe adayarak anlamlandıran kişidir. Gönül bağlarının kopmaya başladığı, bireyselliğin ön plana çıktığı, insani ilişkilerin zayıfladığı ve paylaşımların oldukça azaldığı, mahalle ve caddelerin bir ev sıcaklığını yaşadığı günlerin geride kaldığı, insanların artık tanıdıklarını bile görmezden gelmeye başladığı, güven sorunun zirveye ulaştığı günümüz dünyasında sevgi, saygı ve kardeşlik temeline dayalı medeni bir toplumun oluşturulması için;İnsanlık için atsın kalbimiz”,”Mahsunlar için atsın kalbimiz”, ”Yetimler için atsın kalbimiz”, “Garipler için atsın kalbimiz”, “Engelliler için atsın kalbimiz”, “Mülteciler için atsın kalbimiz”, ……............

Allah’ın insana takdir etmiş olduğu ömrü vakit bilinci ve geri gelmeyecek zaman dilimi olarak yaşamak gerekir. Dün beraberce aynı anı yaşadığımız aynı anda iftar açtığımız insanın bugün ölüm yıldönümüne gidiyor isek yanıbaşımızda onu göremiyorsak, giden zamanı geri getiremiyorsak, ömrümüzün yaprakları arasında parlayan ve mü’minler için ilâhi ziyafet sayılan bu ayı çok iyi idrak etmek gerekir. ”Zerre miktarı iyiliğinde, zerre miktarı kötülüğünde karşılığının verileceğini” (Zilzal;7-8) Cenab-ı Hak bildiriyor. Bu açıdan geri dönüşü mümkün olmayan bu vakitlerin çok iyi değerlendirilmesi gerekir. Zamana tanıklık eden ve “Ben Müslüman’ım” diyen herkes, iyiliğin, gönül ehli olmanın yeniden bu coğrafyada ve bütün dünyada hâkim kılınması için seferber olmalı; en yakın çevresinden başlamak üzere her işinde hayra anahtar, şerre kilit olmayı ilke edinmelidir.

Bu itibarla İslam alemi için kutlu zaman dilimlerinden olan Ramazan ayında kırık gönüllerin onarılması, kardeşlik bağlarımızı ve ilişkilerimizi yeniden daha güçlü bir şekilde kurmak gayesiyle, iyiliğin egemen olduğu bir dünya için “Gelin Gönüller yapalım Bu Ramazan ve her zaman” bunu başarabilirsek dünyamız yaşanılır hale gelecektir. Ne mutlu dolu dolu, şuurlu bir şekilde ve gereği gibi yaşayanlara…

                                                                                                                

 

 

Turgut ERHAN

Batman İl Müftüsü