04.07.2016

RAMAZAN BAYRAMI

Bayramlar, sevgi, coşku ve heyecanın hep birlikte hissedildiği ve  yaşandığı özel günlerdir. Bayramlar;  ruhumuzu besler, imanımızı kuvvetlendirir, iç dünyamızı zenginleştirir, aklımızı berraklaştırır, maneviyatımızı zirve noktasına yükseltir. Ramazan ayında abdest alarak dışımızı, oruç tutarak içimizi temizledik, oruç tutarak  arzularımızı kontrol etmeyi öğrendik, namaz ile Allaha yaklaştık, Kuran kıratı ile Allah ile konuştuk, fitre ile bedenimizin, sağlığımızın zekatını ödedik, vaazlarla bilgilendik ve aydınlandık, ikram, sadaka ve hayırlarla malımızı bereketlendirdik. Ramazan ayı boyunca ölmüşlerimize dua hediyeleri gönderdik, hayattakilere saygı ve hürmetlerimizi sunduk, aile fertlerine ve dostlarımıza sevgi ve mutluluklar ilettik, tanıdıklarımıza tebrik ve güler yüz hediyeleri gönderdik. Tüm bunları Alah’ın rızasını kazanmak için yaptık. Yani bayramdan bir gün önce kimin emrine uyarak oruç tutuysak, bayram günü de O’nun rızasına uyarak orucumuzu açtık. Ve Onun gerçek nimet sahibi olduğunu hakkıyla idrak ederek, gerçek bir şükre koyulduk.

   Hiç şüphesiz bayramlar sevgi ve muhabbet günleri, dostluk ve samimiyet saatleridir.  Buna uygun olarak kişinin eş-dost-akraba, komşu vs.  her kim olursa olsun mutlaka tanısın, tanımasın mü’minlerle tokalaşması, kucaklaşması, insanların birbirleriyle bayramlaşması, bayramını kutlaması ve tebrikleşmesi, bayramı bayram kılan hususlardandır. Asrı saadette sahabeler birbirleriyle  “Barekallahu lena ve leküm” diyerek bayramlaşırlardı, yani “Allah bizden de sizden de kabul etsin” bu bayram tebrikleşmesi bizim dilimizde “Bayramınız mübarek olsun, bayramınız kutlu olsun, iyi bayramlar, hayırlı bayramlar” gibi ifadelerle dile getirilir. Hiç şüphesiz bir ay rabbının emrine amade olup yemeyen ve içmeyen ibadet ve taate yoğunlaşan insanın, bunun sonunda o rızayı bariyi kazanmak için sinesini ummanlar gibi herkese açmasından tabii ne beklenir. Zaten bundan mütevellitdir ki yıl içerisinde yaşanan kırgınlık ve dargınlıkları bunun için bir kenara atar ve iter, kötülükleri hiç yaşanmamış kabul eder, iyilikleri bayraklaştırır. Kırgınlık ve dargınlıklar insanın hergün sırtında taşıdığı bir yumurta sepeti gibidir. İşte bayram, adeta o sana  sıkıntı veriyor, onları kır ve at, sende rahatla, yükünde hafiflesin ve böylece huzura ve mutluluğa er demektedir. Bu affedebilme ve bu affın sonunda huzura ve mutluluğa erme hem islamın emri hem de insanlığın gereğidir.

         Mevlana bize bayramların nasıl yaşanması gerektiğini, hatta insanın nasıl olması gerektiğini ne güzel hatırlatır. Sevgide güneş gibi ol, dostluk ve kardeşlikte akarsu gibi ol, hataları örtmede gece gibi ol, tevazuda toprak gibi ol, öfkede ölü gibi ol, her ne olursan ol, ya olduğun gibi görün , ya da göründüğün gibi ol. Öfkesine hakim olup, Allah rasulünün tavsiyesine uyan, hataları affeden olabilme , herkesi aynı duygularla sevip kucaklayabilme, büyüklük erdemini gösterebilme, bayramlarda her zaman bir adım önde olmalıdır.

     Peygamber efendimiz (sav) buyuruyor ki:”Allah’a karşı en sevgili iş, az da olsa, devamlı olandır” Ramazanda öyle şeyle kazandık ki, peygamberimiz (sav), “Sevabına inanarak, mükafatını bekleyerek orucunu tutan, teravihini kılan kişi, ramazandan çıkarken anasından doğduğu gibi olur” buyurmuştu. Ramazandan sonra, kazanılan güzel hasletler bitmemeli, kulluk bitmediği sürece iyilik ve güzellikler biter mi? Sabır, şükür, güzel ve yararlı öğüt, af, tövbe, ümit, ibadet tüm bunlar hiçbir zaman bitmemesi gereken değişmez değerler değil mi? Yüce Rabbımızın ilahi fermanına  uyarak ..İyilik ve takva üzerinde yardımlaşın, günah ve düşmanlık üzerinde yardımlaşmayın..” (Maide, 5/2) emri gereğince bunu daima ayakta tutmakta mü’minin görevidir.

Bayramların en önemli güzelliklerinden biri de hiç şüphesiz birlik ve beraberliği sağlayan en önemli günlerden biri olmasıdır. Birlik ve beraberliğe her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde, içde ve dışta vatan-din düşmanlarına verilecek en güzel cevap, bayramın gereği de olarak birbirimizle kenetlenmektir.  Zaten gerçek mü’min, içinde yaşadığı toplumun  birlik ve beraberliğini bozacak, huzurunu kaçıracak, mutluluğunu sarsacak, dedikodudan, yalandan, gıybetten, iftiradan, hasetten, fesattan, dargınlıktan, içkiden, kumardan, rüşvetten, fuhuş ve zinadan,  başkasına haksızlık etmekten  şiddetle kaçınan, etrafındakilere iyilik yapmak isteyen, hayır ve fazilet yarışında devamlı önde giden ve başkalarını da teşvik eden, dinini, vatanını seven, onların yücelmesi, güzelliklere ulaşması için çalışan, kendi varlık ve şöhretini başkasının zararında aramayan, herkesle iyi geçinen ve kendisi ile iyi geçinilen kimsedir.

Bütün ilişkilerin menfaate dayandırılmaya çalışıldığı günümüz dünyasında, bir yoksulu sevindirmek, muhtaç bir kimseyi güldürmek dünyalara bedeldir. Hiç şüphesiz insanların en hayırlısı, insanlara faydalı olan; malın en hayırlısı Allah yolunda harcanan; Allah yolunda harcananın en hayırlısı da insanların en çok ihtiyaç duydukları şeyleri karşılayandır. Bu anlayışla gönüller yapılmalı, kalpler kazanılmalı, yaralı yürekler onarılmalı, sevgi ve merhamete aç yetim ve öksüzlerin başı okşanmalı, hasta, garip, kimsesizler yoklanmalı, fıtır sadakalarımızı vermeli ve hadislerde adı “İydü’l-fıtr”, olarak geçen bu bayramı, adına da uygun olarak değerlendirmeli ve yaradılışımızın gereği olan kulluk görevimizi de bu şekilde yerine getirmeliyiz.

         Bu duygu ve düşüncelerle, yurdumuzun, gönül coğrafyamızın İslam aleminin Ramazan Bayramını kutluyorum.

 

                                                                                             Turgut ERHAN

                                                        Batman İl Müftüsü