13.06.2016

Rahmet Ayı

RAHMET AYI

 

Olduğumuz değil, olmayı dilediğimiz, hüsn-ü zann üzerin de durduğumuz değil suizan’ın balçıklarına sıvandığımız, samimi değil; şekilci bir kulluğun labirentlerin de kaybolduğumuz ve cehaletin uçurumlarına öbek öbek sürüklendiğimiz, her şeyden, herkesten bihaber hayatın doruklarına kendimizi ve kulluğumuzu an be an iter olduğumuz bir yaşamın kıyıların da fütursuzca dolaşmaya  ara verip; unuttuğumuz gaye ve amacımızı hatırlama yolun da Allah (cc)’ın rahmet damlalarının sağanak sağanak üzerimize yağdığı mübarek ay, inanan gönüller için, kendimizi bulma adına çok büyük vesile…

Evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu ise cehennem azabından hakiki manada ihya edenler için kurtuluş olan ramazan-ı şerifte, bizlerde Allah’ın rahmetine erişip, mağfiretine kavuşup cehennem azabın dan kurtulmanın yollarını arayıp, bulup ve uygulayanlardan olmanın  ayrıcalığını yaşayabiliriz. Ama nasıl?

Bu günlerimizi, bu aylarımızı ve de maneviyatımızı namazla, oruçla, zekatla, zikir ve dualarla idame ederken; sokaklarımızı hanelerimizi, ocağı tütmeyen evleri, boynu bükük yetim ve öksüzleri, evsiz, barksız, vatansız, milletsiz bırakılmış yoksulları, salih amellerimizle kuşatıp, İslami ahlakın çatısını önce kendi benliğimiz de sonra memleketimizin ve dünyamızın ufukların da genişletmenin yöntemlerine dört koldan sarılan kullar olma yolun da kendimiz için küçük ama dinimiz için büyük adımlar atabiliriz. Bu da taşın altına önce kendi elimizi sokmakla, soframıza fazladan bir tabak koymakla ’’Düşküne, yetime ve esire seve seve yemek yedirirler’’ ayet’i kerimesini iliklerimize kadar yaşamakla, dile düşürmeden yapılan iyiliklerle mümkün olur.

İslâm toplumunun temeli Müslümanların kardeşliği esasına dayanır. Bu durum, dinin iki temel öğretisi olan Kur’an ve sünnette açıkça ortaya konulmuştur. “Müminler ancak kardeştirler.” (Hucurat, 10) ilâhî buyruğu ile Allah Rasulünün, “Müslüman Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu düşmana teslim etmez. Din kardeşinin ihtiyacını karşılayanın, Allah da ihtiyacını karşılar. Müslümandan bir sıkıntıyı giderenin, Allah da kıyamet günündeki sıkıntılarından birini giderir. Bir Müslümanın ayıbını örtenin, Allah da kıyamet gününde ayıplarını örter.” (Buhârî, Mezâlim,3; Müslim, Birr, 58) ifadeleri örnek olarak zikredilebilir. Bu nedenledir ki; Müslümanlar acıda, tasada iyi veya kötü günde aynı duyguları ortaklaşa hisseder ve birbirinin yardımına koşarlar. Toplumsal problemlerini el birliği ile çözerler.

Komşusu açken tok olarak sabahlayanın kâmil bir imana sahip olamayacağı bizzat İslâm peygamberi tarafından açıklanmış ve toplumsal duyarlılık üzerine pek çok atıflar yapılmıştır. Peygamberimiz (s.a.s.), insanlara ve diğer canlılara merhamet gösterenlere Yüce Allah’ın merhametle karşılık vereceğini bildirerek şöyle buyurmuştur: “Merhamet edenlere Allah da merhamet eder, siz yeryüzündekilere merhamet ediniz ki, göktekiler de size merhamet etsin.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 58; Tirmizî, Birr, 16)

Bütün varlıklara şefkat ve merhametle muamele etmeyi bir ibadet olarak telâkkî eden yüce dinimiz, toplumsal duyarlılığın bir gereği olarak özellikle yetimlere, mahsunlara, gariplere, engellilere, mültecilere ilgi-alâka ve şefkat gösterilmesi ve haklarının korunması konusu üzerinde önemle durmuştur.

Ülkemizin mahyalarla aydınlatılmış minarelerinin gölgesin de yürürken, şu ayeti kerimeler öz eleştirimiz olmalı.“Seni yetim bulup da barındırmadı mı? Seni yolunu kaybetmiş olarak bulup da yola iletmedi mi? Seni ihtiyaç hâlinde bulup da zengin etmedi mi? Öyleyse sakın yetimi ezme! Sakın isteyeni azarlama! Rabbinin nimetine gelince; işte onu anlat."

Elimiz de olanların şükrünü yerine getirirken; bizim sahip olduğumuz nimetlere sahip olamayanların durumlarını kavrayıp, çaresizlere çare olmayı dileyen; yoksulun, yolda kalmışın, yetimin, öksüzün, garip gurebanın sıkıntısını kendi sıkıntısı bilip göğüsleyen bir mü’minin samimiyetini takınmakla olur.

Ey Ramazan!

Bütün güzel rahiyalarınla  es ruhumuzun kuytuların da,

Toplat Rahman’ın merhametini yetim çocukların şaçlarına,

Sahurumuz olsun rabbimizin kelam’ı ilahisi…

Başlasın bütün kalbi ve bedeni marazlara imsaklar!

Felaha kavuştursun bizi ezanlar!

Rukular, secdeler, dualar inşirahımız olsun…

Ab-ı Kevser dolsun iftarlar…

Ve tüm günahlardan halasımız olsun bayramlar…

Bu da ancak ibadetlerimizi, salih amellerimizle, iyiliklerimizle, sadece ramazan-i şerif-i, üç ayları, bir yılı değil tüm yaşantımızı güzel ahlakın seciyesiyle kuşatmakla olur.

O zaman rabbimizin bize sunmuş olduğu bu ömürlerimizin başı rahmet, ortası mağfiret sonu da bizler için cehennem azabından kurtuluş olur.

                                                                         

Turgut ERHAN

Batman Müftüsü